İzmir Sarıkışla’nın İnşa Evreleri

(H. İbrahim Alpaslan ve E. Aysu Gülenç)

İnşaatının tamamlandığı 1829 yılından yıkıldığı 1955’e kadar 126 yıl kentin boyut olarak en büyük, konum ve işlev olarak da en önemli yapılarından biri olan Kışla-i Hümayun ya da daha bilinen adıyla Sarıkışla’nın bu önemi göz önüne alındığında hakkında yeterince çalışma ve yayın yapıldığını söylemek güçtür. Bir örnek olarak, tek bir yapı gibi algılanan Sarıkışla’nın aslında bir yapı topluluğu olduğuna değinen ve süreç içerisinde geçirdiği değişikliklere dair sağlıklı bir kronolojiyi içeren bir kaynak bulunmamaktadır. Tarihçiler neredeyse özellikle yapıya asgari düzeyde ilgi göstermiş, belki de bu ilgisizliğin bir sonucu olarak bu denli önemli ve göz önündeki binanın tarihçesi hakkında bile mümkün olamayacak tarihler öne sürülmüştür.

Fotoğraf 1: Olasılıkla 1938 sonrasına ait bir fotoğrafta Konak Meydanı’ndaki bir bayram kutlaması. Fotoğraf (Yılmaz, 2007).

Kentin merkezinde, 19. ve 20. yüzyılı içeren süreçte mütevazı bir boşluktan bir kent meydanına dönüşen alanda konumlanan yapının çevresi ayakta kaldığı 126 yıllık süreçte önemli değişikliklere sahne olurken yapı da birçok tamirat geçirmiş, yapıya farklı niteliklerde, irili ufaklı eklentiler yapılmıştır (Fotoğraf 1). Yapı günümüze ulaşamadığı için bu tamiratlara ve eklentilere dair bilgiler ancak arşiv kayıtları ve fotoğraflar aracılığı ile elde edilebilmektedir.

Sarıkışla ile ilgili arşiv kayıtları inşaatı ile ilgili kararların iletildiği 1826 yılından başlar[1]. Ardından 1831’den 1929’a kadar 30’un üstünde tamir kaydı bulunmaktadır. Ancak belgelenmiş tamirat sayısı bu sayıdan azdır, zira aynı tamirata ait birden fazla yazışma, dolayısıyla kayıt bulunabilmektedir. Bu nedenle yazışmalar gruplandığında, en azından 9 tamirata ilişkin belge grubu olduğunu söylemek mümkündür. Bu tamiratların tarihleri; 1831, 1843, 1845-47, 1850, 1856-59, 1863-64, 1868-69, 1887 ve 1929’dur. Ancak vurgulamak gerekir ki bunlar kayıtları arşivlerde yer alan tamiratlardır. Bunların dışında da tamiratlar olması muhtemeldir.   

Yapının strüktürel olarak ihtiyaç duyduğu tamiratların dışında süreç içerisinde yapıya dahil edilen yeni kütlelere de rastlanmaktadır bu kütlesel eklerin yapının Hükümet (Konak) Meydanı ve 1901’de inşa edilen Saat Kulesi’ne bakan kanadında yoğunlaşması alanın değişimine koşut bir karakter taşır. Diğer kanatlarda ise bu kapsamda bir müdahale görülmez.

Arşiv taramasında kütlesel eklere dair iki kayıta rastlanmaktadır. İlk olarak yapının inşasından hemen sonra, 1830’lardaki bir tamiratta “binbaşının hayvanları için kışla dahilinde bir de ahır inşa edilmiştir” (Özen, 2013). İkinci kayıt ise, 1845-47 tamiratında binanın altında bulunan çamaşırhanenin tehlikeli olabileceği, bu nedenle çamaşırhanenin bina dışına inşa edilecek bir yere nakli talebidir[2]. Ancak bu talebin olumlu karşılanıp bir çamaşırhane inşa edildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Eğer talep onaylandı ise yapının çevresinde geç dönemlerde görülen kulübe benzeri yapılardan birisi çamaşırhane olabilir. Arşiv kayıtlarında çamaşırhaneden çok daha önemli yapısal müdahaleler olan inşa edilen cümle kapısı ve subay mahfili gibi eklentiler hakkında kayıt bulunmaması ise dikkat çekicidir.   

Sarıkışla’nın özellikle kuzey kanadındaki eklentilerinin kronolojisi oluşturulurken karşılaşılan en önemli sorun güvenilir kaynak bulma güçlüğüdür. Yukarıda da değinildiği gibi arşivlerde, majör kütle eklentilerine dair belgelere rastlanamamıştır. Günümüzde subay mahfiline dair bazı tarihlendirme önerileri bulunmakla birlikte bunların kabul edilemeyeceğine ilişkin tartışma da ilgili bölümde yapılacaktır. Bu nedenlerle söz konusu eklentilerin inşa tarihleri hakkında yeni belgeler ortaya çıkarılıncaya kadar en güvenilir kayıtlar döneme ait fotoğraflar ve çizimlerdir. Fotoğrafların çekim tarihinin çoğu zaman bilinmemesi, önce onların tarihlendirilmesi, ardından fotoğraf esas alınarak söz konusu eklentilerin tarihlendirilmesi gibi çift katmanlı ve keskin çıkarımlar yapmayı güçleştiren bir çaba gerektirmektedir. Ayrıca arşivlerdeki fotoğrafların aralıkları tarihte geriye doğru gittikçe açılmaktadır. Dolayısıyla öncelikli olarak dönem fotoğraflarına başvurulan bu çalışmada, keskin ve güvenilirliği tartışmalı tarihler yerine makul tarih aralıklarının önerilmesi benimsenmiştir. İleride ortaya çıkacak yeni belgeler, fotoğraflar ve çizimlerle bu zaman aralıkları daha da daraltılabilecek veya yapıların tam inşa tarihlerini söylemek mümkün olabilecektir. 

SARIKIŞLA’NIN İNŞA, TADİLAT VE EKLENTİLERİ

Osmanlı’da kışlaların inşası, ordunun çekirdeğini oluşturan ancak 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gittikçe bozulan ve zayıflayan Yeniçeri Ocağı’nın feshi ve batılı anlamda bir ordu yapılanması çabalarının sonucudur. 18. yüzyılın ilk yarısında başlayan reform çabaları yüzyılın sonunda III. Selim döneminde Nizam-ı Cedid’le somutlaşır. Bu çerçevede ordu ile ilgili alınan reform kararları bu kurumun batılı anlamda yeniden örgütlenmesine giden yolu açar (Berkes, 2008). Bu sürecin mekânsal ayağını eski ocakların yerini batılı anlamda kışlaların alması oluşturur. Bu anlamda başkentteki ilk örnekler olarak Üsküdar’da Humbaracı Ocağı Kışlası (1734), Kasımpaşa’daki Kalyoncu Kışlası (1783/4), Tophane’de Yeni Topçu ve Top Arabacıları Kışlası (1792), Hasköy Humbaracılar Kışlası (1792) ve Levent Kışlası (1794/5) sayılabilir (Kuban, 2007). 19. Yüzyıla gelindiğinde de kışla inşaatları devam etmiş, birkaç defa yeniden inşa edilen Haydarpaşa’daki Selimiye Kışlası bugünkü görünümüne 1842/3 ve 1849 yıllarında yapılan köklü tamirattan sonra kavuşmuştur. Taksim Topçu Kışlası (son hali: 1812), Kuleli Kışlası (19. yüzyıl ilk yarısı), Rami Kışlası (1828/9), Davutpaşa Kışlası (1831/2), Taşkışla (1846-52), Gümüşsuyu Kışlası (1876), Maçka Silahhanesi (1873), Orhaniye Kışlası (1887) da 19. yüzyılın diğer önemli kışlalarıdır (Kuban, 2007).

Kışla inşaatları sadece başkentle sınırlı kalmamış, 1808-1839 yıllarını kapsayan II. Mahmud döneminde, batılı tarzda örgütlenen bu yeni ordunun genişletilmesi sürecinde “İzmir’de de Sarıkışla adıyla tanınan ve Asakir-i Mansure-i Muhammediye için deniz kıyısında bir kışla inşası” söz konusu olmuştur. 1826-1829 yılları arasında inşa edilen Sarıkışla inşası hususunda emir buyurulan ilk Asakir-i Mansure kışlalarından biridir (Özen, 2013). 

Kışlanın yer seçiminde boyutları belirleyici olmuş gibi görünmektedir.  Bu süreci Ülker (1986) arşiv belgelerine dayanarak şöyle aktarır: “II. Mahmud, İzmir muhafızı Kelami Hasan Paşa’ya ve şehrin mimarlarından mühendis halifesi Mahmud Efendi’ye ve İzmir kadısına kışlanın yapılması için emir vermiş ve maliyeti hakkında bilgi istemişti. Kadı’nın İstanbul’a gönderdiği ilamda açıkça verdiği bilgiye göre kışla, çevresi 40.040 ziralık bir arsayı gerektirdiği ve şehirde bu açıklıkta bir arazi bulunmadığı için şehir ileri gelenleri, şehir mimarları ve diğer ilgili zevat deniz kenarının bu iş için uygun olacağı kanaatinde birleşmişlerdi”[3]. Kışlanın yapılacağı uygun bulunan yerdeki arsanın içinde 10 sabunhane, 1 büyük tuzhane, 4 kahvehane, 3 manav dükkânı, Musevilerin kaldığı 44 oda ve 1 Musevi evi bulunuyor, denizden 25 ziralık bir alanın doldurulması gerekiyordu[4].

Böylece kentin merkezinde ve deniz kenarında yapılması kararlaştırılan Sarıkışla kentin silueti açısından da önem arz eden bir konuma kavuşmuştur. Birçok kaynakta yapının taşlarının en azından bir kısmının Kadifekale’deki Antik kalıntılardan getirildiği aktarılır. Arşivlerdeki bir belgeye göre kaleden 1 ve 1,5 zira oranında yüz deve yükü taş getirilmiştir. Yine aynı kaynakta kereste ihtiyacının da Kaz Dağları’ndaki yörük tayfasından satın alınacağı belirtilmiştir[5]. Yapının adı da kısa süre içinde Kışla-i Humayun’dan Sarıkışla’ya dönüşmüştür. Yine birçok kaynak bu adlandırmayı yapıda kullanılan sarımsak taşının rengine bağlar (Beyru, 2011).

Yapının özgün durumuna dair arşivlerde yer alan tek çizim inşa edilen yapıdan oldukça farklı bir plandır (Ek2). 1. veya 2. kata ait olması muhtemel bu çizimde yapının dört kanattan ve kapalı bir avludan oluştuğu hemen göze çarpar. Bu farklılığın neden kaynaklandığı belli olmamakla birlikte birkaç olasılık akla gelir. Özen, planın muhtemelen yapının yerel heyet tarafından çizilmiş olan ilk planı olduğunu ve Babıali’den farklı bir plan gönderildiği için bu planın kadük kaldığını aktarır (Özen, 2013). Ancak bu ikinci plana dair bir kayıt bulunmamaktadır. Sürecin nasıl işlediği bilinmemekle birlikte bu karar değişikliğinin en olası nedeni ekonomik zorunluluklar olmalıdır. Yapının genel karakterindeki sadelik, ekonomik kararların bu süreçte etkili olabileceğine dair bir işaret olarak kabul edilebilir. Bir diğer olasılık da sözkonusu çizimin yere özgü değil, standart bir kışla planı olduğu ve yerinde revizyonlarla uygulanmak üzere İzmir’e gönderilmiş olabileceğidir. İzmir’de inşaattan sorumlu uzmanlar kapalı avlulu planın deniz tarafındaki kanadını yine ekonomik veya başka bir nedenle inşa etmemeyi uygun bulmuş olabilirler.  

Kışla’nın yapıldığı doldurma alanda temel atılmadan önce zemine çok sayıda ağaç kazık çakılır (Ürük, 2001). Ürük bu kazıklardan bazılarına Konak Meydanı’ndaki metro çalışması sırasında rastlanıldığını ve Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde korumaya alındığını da ekler.

Özen, Yapının inşa sürecindeki aktörlere dair arşiv kayıtlarından şu bilgileri aktarır:

      “Asâkir-i Mansûre Kışlası’nın mimarı yerel mimarlardan olduğu düşünülen Mustafa Sâib Efendi, bina emini ise Ahmed Ârif Efendi’dir. Ayrıca İstanbul Hassa mimarlarından olan Ahmed Mümtaz Ağa inşa edilen mahalleri keşfe ve yapıyı denetlemeye memur olarak atanmıştır. Binanın inşa süreci devam ederken Ahmed Mümtaz Ağa, Ârif Ağa, mimar Mustafa Sâib Ağa ve İzmir Muhafızı Hasan Paşa’nın yanı sıra şehrin ileri gelenleri. (…) “Vucûh-ı beldeden re’isül-ayan müderrisîn-i kiramdan Mansurzâde Efendi, Hasib Efendi ve el-hac Hüseyin Efendi ve sair ebniye ahvaline vakıf yerli mimar ve kalfaları ile ebniye-i âli üzerine varılıp (…)” ve tüccar kalfası olan Todori ile yerli kalfalardan 67 Stephan ve Spiro da keşif yapan ekipte ye almışlardır. Yunanisyanlarının yarattığı atmosfer içinde, kışlayı denetlemekle görevlendirilen kalfaların Rum olması dikkat çekicidir. Kışla yerleşkesinin denetim kalfalarının yanı sıra inşaatta çalışan işçilerin çoğu da Rum’dur.”

Üç katlı ve “6000 kişiyi barındıracak büyüklükte” (Beyru, 2011) inşa edilen yapının her üç kanadının da ortasında özelleşmiş alanlar bulunur (Fotoğraf 2). Güney kanadının ortasında yaklaşık 2 metre genişliğinde ahşap 2 kanatlı bir kapı avluya geçişi sağlar. Varyant tarafından Konak’a doğru giden ana trafik aksına doğru açılan doğu kanadının ortası ise kütlesel olarak da farklılaşmış, muhtemelen hem avluya giriş hem de yapıya girişe imkân verecek şekilde sokak ve avlu yönünde cephe hizasından taşmıştır. Kuzey kanadı Konak Meydanı’na açılmakla birlikte ilk halinde güney kanadına benzer biçimde ortasında avluya açılan bir geçiş içermektedir. Bu kompozisyonda yapının ilk yapıldığı halinde ana girişin ve öncelikli kanadın trafiğin aktığı yola bakan doğu kanadı olduğu ve bu kanadın ortasındaki alanın da ana giriş kapısı olarak biçimlendirildiği görülmektedir.  

Kütlenin kuzey ve güney kanatlarının deniz tarafındaki uçları iç ve dış tarafa doğru çıkıntılarla kütleyi sonlandırır. Fotoğraflardan yapının kiremit örtülü kırma çatılı olduğu görülmektedir. Yine fotoğraflardan yapının erken dönemlerinde kuzey ve doğu kanadının birleştiği köşenin avlu tarafında tek katlı bir yapı tespit edilebilmektedir. 

Yapının kuzey ve güney kanatlarından denize doğru yaklaşık 2 metre yüksekliğinde duvarların çıktığı ve bu duvarların deniz tarafında da devam ederek talim alanı da denen avluyu sınırlandırdığı yine fotoğraflardan görülmektedir.

Şekil 1: 1856 tarihli Storari Haritası’nda Sarıkışla (APİKAM).
Fotoğraf 2: 1868 tarihinden önceye tarihlenen bir fotoğrafta Sarıkışla. (Mimarlar Odası İzmir Şubesi Arşivi)

Sarıkışla, inşasının tamamlandığı 1829 yılından itibaren birçok defa tamirat geçirmiş ve kütle eklemelerle gelişmiştir. Bu eklemeler öncesi, özgün duruma en yakın hali, 1856 tarihli Storari haritasında (Şekil 1) ve 1868 tarihinden önceye tarihlenen bir fotoğrafta (Fotoğraf 2) görülebilmektedir. Tamiratlar yapının inşa edilmesinden hemen sonra başlamış gibi görünmektedir. Bu konudaki ilk belgeye inşaatın tamamlanmasından 2 yıl sonraya, 1831’e tarihlenmektedir[6]. Tamiratların yapının inşasından kısa süre sonra başlaması ve sayısının fazlalığı, yapının dolgu alan üzerine inşa edilmesi nedeni ile yapıdaki oturmalar ve diğer yapısal sorunlarla zaman içinde değişen ihtiyaçlara bağlı olmalıdır. Tamiratlar yapının farklı kısımlarında olmakla birlikte kütlesel müdahalelerin başlıcaları kuzey kanadına cümle kapısının, subay mahfilinin ve avluya fıskiyeli bir havuzun eklenmesidir (Fotoğraf 3).

Bu majör tamiratların yanısıra çeşitli tarihlerde çevre duvarlarının da yıkıldığı ya da yenilendiği, ayrıca farklı dönemlerdeki fotoğraflardan yapının çevresinde ve avlusunda kulübe biçimindeki küçük ölçekli yapıların inşa edilip yıkıldıkları takip edilebilmektedir. Bu çalışmada özellikle cümle kapısı ve subay mahfili ile esaslı değişikliğe uğrayan kuzey kanadı üzerinde durulacak, bu kanadın evriminin kronolojisi netleştirilmeye çalışılacaktır. 1901 yılında açılan Saat Kulesi ile aynı tarihte inşa edilen ve kulenin de mimarı olan Raymond Charles Péré’nin eseri fıskiyeli havuza dair etraflıca bir anlatıma ise Berkant, 2008 kaynağından ulaşılabilir.    

Fotoğraf 3: 20. yüzyıla ait bir hava fotoğrafında Sarıkışla.
1- Subay Mahfili, 2-Cümle Kapısı, 3-Fıskiyeli Havuz (Mimarlar Odası İzmir Şubesi Arşivi).

SARIKIŞLA’NIN KUZEY KANADININ EVRİMİ

Yukarıda da değinildiği gibi ilk planlarda ve yapının özgün durumunda ana girişin doğudaki, trafik aksına doğru yönelen doğu kanadı olduğu anlaşılmaktadır (Fotoğraf 4). Olasılıkla 1901 yılında Saat Kulesi’nin de inşa edilmesi ile bir konağın bahçesinden kent meydanına doğru dönüşen alan önem kazanırken, buna bağlı olarak yapının ağırlık merkezi de bu meydana bakan kuzey kanadına kaymış gibi görünmektedir. Kısa süre sonra da bu kanadın ortasında yer alan ve özgün halinde bahçeye geçişi sağlayan basit açıklığın yerini 3 katlı ve içerisinde komutanlık mekanlarını da barındıran gösterişli bir eklenti, cümle kapısı olarak anılan yapı almıştır. Yapının en önemli kısmı olan komutanlık mekanlarının önceden doğu kanadındayken meydanın önem kazanmasıyla bu meydana bakan kuzey kanadına taşınmış olması muhtemeldir.

Fotoğraf 4: Sarıkışla’nın doğu kanadının 1930 veya 1940’lardaki görünüşü (Yılmaz, 2007).

Sarıkışla’nın sözü edilen kuzey kanadı yapının diğer kanatlarına göre kütlesel ölçekte yenileme ve eklentiye daha çok maruz kalmış ve buna bağlı olarak zaman içinde farklı görünümler kazanmıştır. Yapının bu kısmını, inşaatından yıkılışına kadar dört farklı evrede incelemek mümkündür. I. Evre, 1826-29 yılında Sarıkışla’nın inşa edilmesinden cümle kapısının inşa edilmesine kadarki özgün durum, II. Evre, cümle kapısının inşa edildiği ancak henüz subay mahfilinin inşa edilmediği dönem, III. Evre, subay mahfilinin de inşa edilmesinden revizyonuna kadarki durum ve IV. Evre, subay mahfilinin son halini almasından Sarıkışla’nın yıkımına yani 1955’e kadarki durum olarak belirlenebilir.

Bu dört evrenin kesin olarak tarihlendirilmesi kolay değildir. Zira yazılı kayıtlardan Sarıkışla’nın sadece yapım ve yıkım tarihleri kesin olarak belirlenebilmektedir. Kaynaklarda cümle kapısı ve subay mahfili için bazen mümkün olamayacak bazense tereddüt yaratacak önerilerle karşılaşılmaktadır. Tarihlendirmeler için eldeki en güvenilir ipuçları dönem fotoğrafları olmakla birlikte fotoğrafların tarihleri de çoğu zaman muğlaktır. Aşağıdaki bölümde bu dört evrenin tarifi ve tarihlendirilmesi ile ilgili mevcut kayıtlar ve görüşler aktarılacaktır.

I. EVRE: 1826-29 YILINDA SARIKIŞLA’NIN İNŞA EDİLMESİNDEN CÜMLE KAPISININ İNŞA EDİLMESİNE KADARKİ İLK DÖNEM

Sarıkışla’nın en önemli eklerinden birisi kuzey kanadındaki cümle kapısıdır (Fotoğraf 7). Ana kütle gibi üç katlı inşa edilmesine rağmen kat yükseklikleri daha fazla olduğu için cümle kapısı ana kütleden yaklaşık bir kat kadar daha yüksek görünür. Yatayda katlar özgün cepheye benzer ancak daha büyük boyutlardaki kat silmeleriyle ayrılmış, düşeyde ise özgün cephede bulunmayan koyu renkli plastırlar kullanılarak bölümlenmeler elde edilmiştir. Cephe kurgusu simetriktir. Zemin katta girişin alındığı orta aks üç katta da kemerli ve eğrisel biçimde dışa taşan karakterdedir. Ortadaki basık kemerli büyük açıklığın iki yanında sağa ve sola dönük sivri kemerli açıklıklar yer alır. Üç katta da bu kısımda cephe kemerli kompozisyondan geriye çekilerek gölgeli alanlar oluşturmuş, bu tavır Sarıkışla’nın iki boyutlu özgün cephesinde mimari bir farklılaşma yaratmıştır. Cümle kapısının avluya bakan cephesi, meydana bakan cephesine benzer nitelikte bölümlenmiş, sadece orta aksta cephe geriye çekilmemiş ve oranları birbirine yakın açıklıklar kullanılmıştır. Meydana bakan ve avluya bakan kapılar da farklılaşmış durumdadır (Fotoğraf 9).

Bu ilk evrede yapının defalarca tamirat geçirdiği bilinmektedir. Ancak cümle kapısının hangi tamirat sırasında eklendiği veya tamiratlardan bağımsız bir inşa faaliyetinde mi eklendiğine dair bir belge bulunmamaktadır. Tarihlendirme konusunda kesin olarak söylenebilecek ilk şey cümle kapısının 1868’den sonra inşa edildiğidir. 1868 tarihli Hükümet Konağı’nın bulunduğu ancak cümle kapısının olmadığı bir fotoğraf bunun kanıtıdır (Fotoğraf 5). Hatta Vuillier’in 1880 civarına tarihlenen gravüründe de cümle kapısının bulunmayışı bu bölümün inşa tarihini 1880’den sonraya çeker (Fotoğraf 6).

Fotoğraf 5: 1868 sonrası bir fotoğrafta Sarıkışla. (Mimarlar Odası İzmir Şubesi Arşivi)

Cümle kapısının, 1880 civarına tarihlenen Vuillier gravüründe bulunmayıp, Sarıkışla’nın sadece meydana bakan kanadının bulunduğu 1905 tarihli Sigorta Planları’nda bulunması (Şekil 2), hatta 1904 yılında Fransa’ya postalanmış iki kartpostalda cümle kapısının görünmesi (Fotoğraf 7-8) bu kısmın inşaatının 1880-1904 arasında bir tarihte gerçekleştiğini gösterir. Dolayısıyla I. Evrenin başlangıcı kesin olarak 1829 iken bitişi için 19. yüzyılın sonu-20. yüzyıl başından daha kesin bir ifade eldeki verilerle mümkün değildir.

Fotoğraf 6: 1880 civarına tarihlenen, Gaston Vuillier’e ait gravürde cümle kapısı henüz inşa edilmemiş haliyle Sarıkışla (Maeso ve Lesvigne, 2013).

II. EVRE: CÜMLE KAPISI İNŞA EDİLDİĞİ ANCAK HENÜZ SUBAY MAHFİLİNİN OLMADIĞI DÖNEM

Cümle kapısının inşaatıyla başlayan bu evrenin bitişini kuzey kanadının deniz tarafındaki subay mahfilinin inşa edilişi belirler. Subay mahfilinin mimari dili, Sarıkışla’nın mimari dilinden, cümle kapısına oranla daha da farklıdır. Yapının farklı bitiş kotları ve öne çıkan, geri çekilen kütlelerden oluşan kurgusu Sarıkışla’nın cephelerinden hemen ayrışır. Alçak zemin katın meydan cephesinde kullanılan koyu renk taşlar, merdivenlerle 1. kattan giriş alması, oryantalist atnalı biçiminde kemerlere sahip açıklıkları ile dışa çıkan çokgen kütle ve bu kütleyi bitiren bezemeli parapetler ile subay mahfili Sarıkışla’nın sakin, monoton ve dengeli mimari dili ile neredeyse bir zıtlık içerisindedir (Fotoğraf 10). Detaylı araştırılması başka bir çalışmaya bırakılan bu oryantalist yapının mimarı aynı tarihlerde oryantalist Saat Kulesi ve Sarıkışla’nın avlusundaki sekizgen çeşmeyi tasarlayan Raymond Charles Péré olabilir.

Yapının inşa tarihi hakkında kesin bir şey söylemek güçtür ancak yapının 1905 tarihli sigorta haritasında henüz inşa edilmediği ancak kuzeybatı ucunun doldurularak alan kazanıldığı görülmektedir (Şekil 2). Yapının güvenle tarihlenebilecek ilk görüntüsüne Yunan işgali sırasında yabancı askerlerin avlusunda ve çevresinde bulundukları fotoğraflardır (Fotoğraf 9).  Bu fotoğraflara dayanılarak yapının 1905-1922 yılları arasında inşa edildiği iddia edilebilir. Ayrıca işgal yıllarının ve I. Dünya Savaşı’nın zor koşullarında böyle bir yapının inşa edilmesinin düşük bir olasılık olduğu da düşünülerek yapının inşa tarihi temkinli bir biçimde 1905-1914 aralığına çekilebilir. Subay mahfilinin tarihlendirilmesine ilişkin bir ipucu da arşiv belgelerinden edinilmektedir. 1909 tarihli belgelerde “İzmir’in ehemmiyeti ile uyuşmayan kışlanın yıkılarak şehrin daha uygun bir yerinde yeniden inşası ile eski kışla arsasının belediyeye devredilerek bir millet bahçesi, kütüphane ve tiyatro binası inşa olunması ve inşa masrafları için belediyece piyango tertip edilmesine müsaade edilmesi” istenmektedir[7]. Bu kayıt ileride 1955’te gerçekleşecek yıkıma dair ilk girişim olması açısından önem taşımakla birlikte subay mahfeli inşa edildikten hemen sonra böyle bir talebin gündeme gelmesi düşük bir olasılık olacağı için bu belge de söz konusu yapının 1910’lardan önce inşa edilmediğine dair kanıyı güçlendirir. Dolayısıyla kuzey kanadının ikinci evresinin -yaklaşık 6-8 yıllık bir civar aralığıyla- 1900 yılı civarından 1910 yılı civarına kadar sürdüğü iddia edilebilir.

Subay mahfilinin inşa tarihi konusunda biri çok erken, biri de çok geç tarihleri veren iki sorunlu aktarıma da burada değinmek yerinde olur.

Sarıkışla’nın askeri misafirhanesi ve kıraathane olarak tariflenen bir yapı hakkında Rauf Beyru önemli bilgiler verir ve Hizmet Gazetesi’nin 22 Nisan 1890 tarihli haberine dayanarak, “Hükümet Konağı karşısında ve Sarıkışla bitişiğinde yaptırılan askeri misafirhanenin 11 Nisan ve yine, aynı yerde bulunan askeri kıraathanenin de on gün sonra 21 Nisan 1890 günü hizmete açıldığını” aktarır (Beyru, 2011). Ancak yukarıda gösterildiği üzere, bu subay mahfilinin en azından 1905’ten sonra inşa edildiği kesindir. Yine Saat Kulesi’nin bulunduğu ancak subay mahfilinin bulunmadığı bir fotoğraf kesin olarak bu yapının 1901’den önce inşa edilmiş olamayacağını kanıtlar (Fotoğraf ). Bu aktarım Sarıkışla’nın civarında 1890’da inşa edilen başka bir yapıya işaret ediyor olabilir.

Yapıya ilişkin en detaylı bilgileri aktaran, 1984-85’de Ege Ordu Komutanlığı yapmış̧ olan Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Akansel’e göre, “1932 yılında Sarıkışla’nın kuzeyinde Askeri Mahfel (Bu isim daha sonra Zabıtan Yurdu ve müteakiben Orduevi olarak değiştirilmişti.) inşa edilmişti. (…) Orduevi iki katlı olup, alt katı yemek salonu, üst katı da kısıtlı bir şekilde yatak odaları olarak kullanılıyordu. Üst kata Konak Meydanı’na bakan bir merdivenle çıkılıyordu. Binanın çatı katının kenarları bir kalenin burç̧ görünümünde idi” (Akansel, 2009). Burç tanımlaması ile subay mahfiline ait olduğu kesin olan bu tanım işlev konusunda doğru görünmekle birlikte tarihlendirme konusunda sorunlar barındırır. Akansel’in yapının inşa tarihi için verdiği 1932 yılı yukarıdaki tarihlemeyle çelişir. İşgal askerlerinin göründüğü fotoğraflarda subay mahfilinin de bulunması net olarak Akansel’in tarihlemesini çürütür (Fotoğraf 9). Dolayısıyla 1932’nin yapının inşa tarihi olması mümkün değildir, Akansel’in 1932 olarak verdiği tarih, bir olasılıkla aşağıda değinilecek olan, 1933 yılı civarında gerçekleşen ve III. Evreyi sonlandıracak tamirat olabilir. Dolayısıyla Akansel’in yapının işlevine dair aktarımı son donemdeki durumunun tarifi olması mümkündür. Ancak yapının bu tarihten önce de aynı işlevlerle kullanılıp kullanılmadığına dair kesin bir kanıt yoktur. Burada şüphe oluşturan şey ise üst katların “kısıtlı bir şekilde” yatak odaları olarak kullanılmasıdır. Dolayısıyla yapı en baştan beri orduevi olarak kullanılabileceği gibi üst kat konaklama işlevini 1930’lardaki tamiratından sonra da edinmiş̧ olabilir.

Çalışma kapsamında yapı için orduevi yerine subay mahfili tanımının tercih edilmesinin nedeni, yapının inşasından yıkımına kadar farklı işlevler üstlenmiş̧ olma olasılığı ve bu adlandırmanın subayların toplandığı yer anlamına gelmesinden ötürü gerek konaklama gerekse yemek ve eğlence işlevlerini kapsaması bakımından geniş̧ bir alanı kapsamasıdır. Dolayısıyla Akansel’in tarif ettiği son dönemdeki kullanımını kapsadığı gibi önceki dönemlerdeki olası farklı kullanımlarını da kapsayabilir.

Şekil 2: 1905 tarihli Sigorta planlarında Sarıkışla’nın kuzey kanadı (Milli Kütüphane Arşivi)
Fotoğraf 7: 25 Ocak 1904 tarihinde Fransa’ya postalanmış bir kartpostalda cümle kapısı (Köker, 2009).
Fotoğraf 8: 19 Mayıs 1904 tarihli bir kartpostalda Saat Kulesi ve cümle kapısı (Köker, 2009). 

III. EVRE: SUBAY MAHFİLİNİN İNŞA EDİLMESİNDEN REVİZYONUNA KADARKİ DURUM

Bu evre, subay mahfilinin ilk inşa edildiği dönemini kapsar. Yukarıda bahsedildiği gibi, yapı denizden kazanılan alanın tamamına 1910 civarında inşa edilmiştir (Fotoğraf 10). Dolayısıyla deniz yapının hemen bitişindedir. Henüz bu alanda ne bir bahçe ne de daha sonradan inşa edilen eklentiler bulunmamaktadır.

Yine 1933 tarihinde tamamlanan Milli Kütüphanenin inşa halinde olduğunu gösteren iki fotoğraf temel alındığında yapının bu tarihlerde hala denize bitişik olduğu, dolayısıyla bu evrenin en azından 1932-33’e kadar sürdüğü iddia edilebilir (Fotoğraf 11-12).

Subay mahfilinin son halini aldığı tarih net değildir. Dolayısıyla III. Evrenin başlangıcı 1910 civarı iken bitişi için bir tarih vermek kolay değildir bu konuda ancak, 1935 civarı gibi bir tanımlama yapılabilir.

Fotoğraf 9: İşgal kuvvetleri Sarıkışla’nın avlusunda (Anonim).
Fotoğraf 10: Subay mahfilinin ilk hali (Anonim).
Fotoğraf 11: 1930-32 arasına çekilmiş olması muhtemel bir fotoğrafta Sarıkışla (Levantine Heritage Arşivi).
Fotoğraf 12: 1932 civarına ait bir fotoğrafta Sarıkışla ve henüz terası ve bahçesi bulunmayan subay mahfili (Yılmaz, 2007).

IV. EVRE: SUBAY MAHFİLİNİN SON HALİ VERİLMESİNDEN YIKIMINA YANİ 1954-5’E KADARKİ DURUM.

Yukarıda da değinildiği gibi, subay mahfilinin deniz tarafındaki eklerle birlikte son haline getirilmesi 1935 civarına tarihlenmelidir (Fotoğraf 13-15). Ancak bu konuda daha kesin bir yargıda bulunmak şimdilik mümkün değildir. Deniz doldurulduktan sonra alanın bahçe olarak düzenlendiği, bu bahçenin önce ahşap bir korkulukla ardından kagir elemanlar arası ferforje parmaklıklarla oluşturulan özenli bir bahçe duvarı ile meydandan ayrıldığı anlaşılıyor. Fotoğraflardan, özenle tasarlanmış bahçenin ortasında yaklaşık 3 metre yüksekliğindeki bir sütunun üstüne yerleştirilen büstten oluşan bir anıtın da yer aldığı görünmektedir. Bu dönemde deniz tarafından kullanım mümkün olduğu için bu taraftan üst kata çıkılan bir merdiven ile genişçe bir teras ve altında kapalı mekanlarla yapı büyütülmüştür (Fotoğraf 14). Bu evrenin bitişi yapının yıkıldığı 1955 tarihidir.

Fotoğraf 13: 1930’ların sonuna ait bir fotoğrafta subay mahfilinin önündeki bahçe ve büst (Yılmaz, 2007).
Fotoğraf 14: Denizin doldurulmasıyla kazanılan bahçesiyle subay mahfili (Mimarlar Odası İzmir Şubesi Arşivi)
Fotoğraf 15: 1950’lerin başında Sarıkışla (Yılmaz, 2007)
Şekil 3: Yıkımından kısa bir süre önce tarihsiz bir çizimde Konak Meydanı ve Sarıkışla (Mimarlar Odası İzmir Şubesi arşivi)

SARIKIŞLA’NIN YIKILMASI

Arşivlerde yer alan 1909 tarihli bir belgede “İzmir’de eski kışlanın yıkılarak yerine umumî bir bahçe, kütüphane, kulüp ve tiyatro tesisi; yıkılan kışlanın başka yerde inşası ve bunların masraflarının tedariki için Belediye namına piyango ihdası” konu edilmektedir[8]. Bu belgeden, yapının yıkılarak yerinin başka işlevlerle değerlendirilmesi düşüncelerinin yıkım tarihi olan 1955’den öncesinde de gündeme geldiği anlaşılmaktadır. Bunun yanısıra masrafların tedariki için Belediye namına piyango düzenlenerek karşılanması, yıkım ve yeni yapıların inşasının belediye tarafından yapılacağı izlenimini verir.

1950’lere gelindiğinde Sarıkışla, kentin en merkezi bölgesinde yer alan, bakımsız, neredeyse harap bir yapı niteliğindedir. 1950’lerin başına tarihlenen bir fotoğraf bu durumu belgeler. (Fotoğraf 15). 1. Dünya Savaşı’nın ardından Kurtuluş Savaşı’nı yaşayan yapının bu dönemde bakımsız kalması doğaldır. 1922 yangının ardından ekonomik güçlüklerden dolayı yangının molozlarının kaldırmasının bile uzun yıllar sürdüğü düşünülecek olursa yangından etkilenmemesine rağmen Sarıkışla’nın bakımı için kaynak ayrılamadığı ya da çok kısıtlı kaldığı düşünülebilir. Ardından gelen 2. Dünya Savaşı süreci, tüm ülkede olduğu gibi İzmir’de de ekonomik sıkıntılara neden olmuştur. Dolayısıyla bu sürecin ardından 1950’lere gelindiğinde yapının hayli yıpranmış ve bakımsız olması doğal görünmelidir.

Hülya Gölgesiz Gedikler “1950li Yıllarda İzmir” adlı kitabında 1950’lerde yapının nasıl algılandığını ve belediyeye devri sürecini şöyle tarif eder; “1950’lerdeki imar çalışmaları kapsamında kent içinde en belirgin değişimi geçiren bölge, Konak alanı olmuştur. II. Mahmut döneminde yaptırılmış olan Sarı Kışla binalarının, körfezin en güzel yerinde çirkin bir görüntü oluşturduğu ve çevrenin hava almasını engellediği gerekçesiyle yıkılmasına karar verilmiştir. İzmir Belediyesi, bu projesini gerçekleştirebilmesi için Celal Bayar ve Adnan Menderes’in de desteğini alarak gerekli makamlarla bağlantı kurmuş ve karşılığında 5 büyük askeri bina yaptırma koşuluyla Sarı Kışla binalarının İzmir Belediyesi’ne devredilmesi kararlaştırılmıştır” (Gedikler, 2012).

Gedikler’in anlatımlarına göre Sarıkışla’nın yıkımına Belediye önayak olmuş gibi görünmektedir. Ürük ise bu kararın ordu ve belediye tarafından birlikte alındığını aktarır:

“Sarıkışla Cumhuriyet sonrası işlevini gittikçe yitirir. Hem hızla gelişen İzmir’in yeni yapılanması karşısında şehrin en önemli geçiş alanı durumuna gelen Konak alanını tıkayan bir görüntüye kavuşur, hem de İzmir çevresinde yeni yapılan askeri tesisler bu oldukça yaşlı binanın bu açıdan da önemini yitirmesine neden olur. Bu arada TBMM tarafından çıkarılan 5442 sayılı “Yangına Maruz Olan Resmî Kurumların Korunması Hakkında Kanun” işi kolaylaştırır. İzmir Belediyesi ile Millî Savunma Bakanlığı anlaşır ve Belediye’nin inşa ettiği Komutanlık Binası, Orduevi, Askerlik Şubesi ve yeni Kışla binaları karşılığında 17 Mart 1955 tarihinde Belediye’ye teslim edilen Sarıkışla’dan ertesi gün tahliye başlar” (Ürük, 2008) Tahliyeden kısa bir süre sonra da yapının yıkımına başlanır (Fotoğraf 16).

Fotoğraf 16: Sarıkışla’nın yıkımı esnasında cümle kapısı (Anonim).

9 Mart 1954 tarihli ve 8653 sayılı Resmi Gazete’de yer alan 3 Mart 1954 tarih ve 6310 sayılı kanun ile Sarıkışla’nın devrinin şartları belirlenmiştir (Ek3). Buna göre Sarıkışla karşılığında Belediye Orduya; Mithatpaşa Caddesi’nde, Kız Lisesi civarında bir tümen komutanlığı binası, Bahribaba Parkı karşısında bir orduevi binası, Eşrefpaşa Parkı’nda bir askerlik şubesi binası, İkinci Karantina üstünde 500 kişilik kışla binası ile tavla, garaj binaları ve Milli Savunma Vekaleti tarafından belirlenecek bir arsa üzerinde bir kimyahane inşa edecektir.   

Fotoğraf 17: Sarıkışla’nın günümüz Konak Meydanı’ndaki konumu. Görsel Yandex,2019 kaynağı ile Şekil 3’deki harita çakıştırılarak oluşturulmuştur.

SONUÇ

İzmir kent tarihinin olduğu kadar Osmanlı ve Cumhuriyet’in askeri tarihinin de önemli bir tanığı olan Sarıkışla binası ne yazık ki 20. yüzyıl ortasında yıkılmış, ardında kalan boşluk uzun bir süre kent hayatına katkı sağlayacak bir karaktere kavuşamamış, bir dönem âtıl durumda kaldıktan sonra geçici ve niteliksiz kullanımlara sahne olmuştur. 2000’lerin başında alan daha geniş bir meydan düzenlemesi projesinin parçası olarak nitelikli bir karaktere kavuşmuştur (Fotoğraf 17). Ancak yine de günümüzdeki meydan ile Sarıkışla’nın sınırlandırdığı Konak Meydanı’nın hangisinin daha ölçekli ve nitelikli olduğu konusu tartışmaya açıktır. Buradan da anlaşılıyor ki yapılar sadece kendilerinin varlığıyla değil çevresindeki alanları, boşlukları biçimlendirme, ölçeklendirme nitelikleriyle de kentsel hayata olumlu ya da olumsuz katkılar sunabilmektedirler.  

Sarıkışla mütevazı denebilecek mimari dili ve asgari bezeme ile yetinen cephe karakteri ile ilk başta sıradan bir yapı gibi görünse de hem Osmanlı askeri tarihi hem de kentsel tarihe tanıklıkları dolayısıyla önemli bir yapıdır. Osmanlı askeri yapısının değişiminin mimari yansımaları olarak tarif edilebilecek kışlaların Osmanlı’daki ilk örneklerinden biri, Batı Anadolu’da ise ilk örnek olması bu anlamda yapıya farklı bir anlam katar. Bunun yanısıra yapının, Osmanlı çağdaşlaşmasının mekânsal yansımalarından biri olarak kabul edilen kent meydanlarının İzmir’deki en önemli örneklerinden biri olan Konak Meydanı ile eşgüdümlü evrimi yapının kent tarihindeki önemini üst ölçekli bir düzeyle birlikte okunabilmesini sağlar.     

Bu çalışmada Sarıkışla Binasının geçirdiği önemli yapısal değişiklikler olası tarihlendirmelerle birlikte ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda yapın irili ufaklı birçok tamirat geçirmekle birlikte majör değişimler esas alınarak yapıyı dört evrede değerlendirmenin mümkün olduğu sonucuna varılmıştır. Değişikliklerin Konak Meydanı ve Saat Kulesi’ne bakan kuzey kanadında yoğunlaşması tesadüf olarak değil, yapının, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla karakteri değişen bu meydanla eşgüdüm içerisinde olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanmıştır. Daha mütevazi bir boşluktan kentin önemli bir meydanına dönüşen alanın bu evrimine koşut olarak Sarıkışla’nın ana kapısı doğu kanadından kuzey kanadına kaymış, komutanlık binası ve subay mahfili gibi önemli yapılar da bu tarafta inşa edilmiştir.

Koruma bilincinin ülkemizde çok geç yerleşmesi ve hala daha çağdaş ülkelerin standartlarında olmayışımız ne yazık ki geçmişimizin tanığı birçok yapının ve dokunun günümüze ulaşamamasına neden olmuştur. Son zamanlarda bir yandan elimizdeki kültürel varlıkları ihmal, ekonomik nedenler veya yanlış restorasyonlarla kaybederken kaybettiğimiz mirasımızı da özünden uzaklaşmış birer kopya olarak inşa, rekonstrüksiyon, ihya gibi yaklaşımlarla yeniden üretme önerileri çağdaş dünya ile aramızdaki bilinç ve anlayış farkının hala daha ciddi boyutlarda olduğunu göstermektedir. Kaybettiğimiz kültürel varlıklarımız için yapılacak en doğru şey bunlar hakkındaki tarihi çalışmaları olabildiğince zenginleştirmek ve bu kayıplarımızdan ders alarak elimizdeki kültürel değerlerimizin, yapılarımızın, kent dokularının korunması ve yaşatılması için çaba göstermek olacaktır.

Bu bağlamda çeşitli tarihlerde gündeme gelmiş olan Sarıkışla binasının yeniden inşası önerilerine de değinilmelidir. Kaybedilen kültür varlıklarının yeniden inşası konusunda 2013 tarihinde yayınlanan ICOMOS Türkiye Mimari Mirası Koruma Bildirgesi şu çerçeveyi çizer:

“Kültür varlığı değerlerini taşıyan ve toplumsal hafızada güncelliğini korumakla birlikte herhangi bir nedenle yitirilmiş olan yapının gerek kültür varlığı niteliği gerekse kültürel çevreye olan tarihsel katkıları ve toplumsal açıdan vazgeçilmezliğinin tanımlanması durumunda yeniden yapılmasıdır. Yapının içinde bulunduğu kentsel bağlamın değişmemiş, bu değişikliğin toplumsal hafızada yer bulmamış olduğu, eldeki mevcut belgelerin varsayımları en aza indirgeyecek düzeyde olduğu durumlarda (yapı kalıntısı, rölöve, fotoğraf, her türlü özgün yazılı – sözlü, görsel arşiv belgesi vb.) kapsamlı restitüsyon etüdüne dayalı ve kendi parselinde daha önce bulunduğu yapı oturum alanında, özgün mimarisi, malzeme ve yapım tekniğiyle ilk durumuna uygun olarak projelendirilmesi ve uygulanmasıdır” (ICOMOS)

Sarıkışla’nın kültür varlığı değerleri taşıdığı ve toplumsal hafızada güncelliğini koruduğu bir gerçektir. Ancak bununla birlikte yapının içinde bulunduğu kentsel bağlam ciddi oranda değişmiştir. Bugün yapının bulunduğu alanın yakın çevresinde önemli yer tutan Belediye Binası, Valilik ve SSK İşhanı yapıları Sarıkışla yıkıldıktan sonra, 20. yüzyılın 2. yarısında inşa edilmiş, kıyı hattı doldurmalarla yaklaşık 200 metre kadar ileriye taşınmıştır. Yapının alanı da Bahribaba Parkı’ndan Konak Pier yapısına kadar olan alanı kapsayan kentsel tasarım projesi kapsamında yeniden tasarlanmıştır. Ayrıca alan toplumsal hafızada artık Konak Meydanı olarak da yer etmiş durumdadır. Bunun yanısıra teknik açıdan irdelenecek olursa yapının özgün haline göre yeniden inşa edilmesini sağlayacak rölöveler bulunmamaktadır. Yapının konumundan dolayı birçok fotoğrafı bulunmakla birlikte askeri yapı olması nedeni ile iç mekân kurgusuna ve mekanların mimari özelliklerine dair güvenilir bir çizim veya fotoğraf bulunmamaktadır. Dolayısıyla Sarıkışla’nın bugün tekrar inşa edilmesinin doğru ve anlamlı olacağını iddia etmek mümkün görünmemektedir.

Yerel mevzuata baktığımızda, T.C. Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu 05.11.1999 tarihli aldığı 660 Numaralı İlke kararında rekonstrüksiyon yani yeniden yapım şu çerçevede tarif edilmektedir:  

            “Korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen ve tescil edilmesine ilişkin gerekli özellikleri taşımasına rağmen elde olmayan sebeplerle tescili yapılmamış ve/veya herhangi bir nedenle yitirilmiş olan yapının, gerek kültür varlığı niteliği, gerekse kültürel çevreye olan tarihsel katkıları açısından, eldeki mevcut belgelerden (yapı kalıntısı, rölöve, fotoğraf, her türlü özgün yazılı-sözlü, görsel arşiv belgesi vb.) yararlanmak suretiyle kendi parsellerinde daha önce bulunduğu yapı oturum alanında, eski cephe özelliğinde, aynı kitle ve gabaride, özgün plan şeması, malzeme ve yapım tekniği kullanılarak, kapsamlı restitüsyon etüdüne dayalı rekonstrüksiyon uygulamasının koşulsuz sağlanmasına…” (KTVKYK)

Yerel mevzuat ile Koruma Bildirgesi benzer yaklaşımda olmakla birlikte Bildirge’nin önem verdiği “Yapının içinde bulunduğu kentsel bağlamın değişmemiş, bu değişikliğin toplumsal hafızada yer bulmamış olması” şartının mevzuatta bulunmadığı görünmektedir. Bununla birlikte bilgi ve belgelerin yetersiz oluşu, mevzuata göre de Sarıkışla’nın yeniden inşasının mümkün olmadığını göstermektedir.  

KAYNAKLAR

AKANSEL, İ.H. (2009), İzmir Tarihi Sarıkışla ve Tarihi Orduevi, İstanbul: Harp Akademileri Basımevi.

APİKAM, Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi

BERKANT, C. (2008), “Sarıkışla’nın İçerisinde Bir Çeşmeli Havuz Vardı”, İzmir Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı:1, 24-27, İzmir: ŞenocakYayıncılık.

BERKES, N. Türkiye’de Çağdaşlaşma. İstanbul: YKY.

BEYRU, R. (2011), 19.Yüzyılda İzmir Kenti, İzmir: Literatür Yayıncılık.

GEDİKLER, H. G. (2012), 1950’li Yıllarda İzmir, İzmir: Şenocak Yayınları.

ICOMOS, 06.05.2019 tarihinde  http://www.icomos.org.tr/Dosyalar/ICOMOSTR_tr0784192001542192602.pdf adresinden alındı.

KÖKER, O. (Ed.). (2009). Orlando Carlo Calumeno Koleksiyonu’ndan Kartpostallar, Vital Cuinet’nin İstatistikleri ve Anlatımlarıyla, Bir Zamanlar İzmir. İstanbul: Bir Zamanlar Yayıncılık.

KTVKYK, 06.05.2019 tarihinde http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR-44311/ilke-karari–karar-no-660–karar-tarihi-05111999.html adresinden alındı.

KUBAN, D. (2007). Osmanlı Mimarisi. İstanbul: YEM Yayınları.

LEVANTINE HERITAGE Arşivi: 10.02.2019 tarihinde http://www.levantineheritage.com/smyrna.htm adresinden alındı.

MAESO J. L. ve LESVİGNE, M. V. (Ed.) (2013). 18. ve 19. Yüzyıllarda İzmir: Batılı bir bakış. İzmir: Arkas Holding Yayınları.

ÖZEN, Ö. (2013). “II. Mahmud Dönemi Askeri Islahat Sürecinde Ortaya Çıkan Kışla Yapıları ve Mimari Özellikleri”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

ÜRÜK, Y. (2001). “Kemeraltı’nın Başladığı Nokta; Konak”, İzmir Kent Kültürü Dergisi, 4.sayı, İzmir: İBB Yayınları.

ÜRÜK, Y. (2008). İzmir’i İzmir Yapan Adlar. İzmir: İBB Yayınları.

YILMAZ, F. (ed.) (2007). Cama Yazılan Tarih. İzmir: Ticaret Odası Yayınları

YANDEX. (2019), 07.02.2019 tarihinde https://yandex.com.tr/harita/print/115724/konak/?from=morda_new&l=sat&ll=27.128534502624504%2C38.41836482796366&rl=27.13178486%2C38.41899360&z=17 adresinden alındı.

EK 1: Sarıkışla’nın yapımı için devlet tarafından kamulaştırılan yapılar. Belge: Osmanlı Arşivleri, Fon: HAT, Kutu: 336, Gömlek: 19271. Belge tarihi 13.06.1242 (H) / 12.01.1827 (M).

Çeviri:

  1. Mezkûr mumhâneler ve salhâneler ve kirişhâne ve kahvehâne gediklerinin mutasarrıfları Dersaadet’de merhum Rodosî Ahmed Ağa vereseleri ve Valide Kethüdası merhum Ahmed Efendi vereseleridir.
  2. Salhâne ve Kirişhâne, Kahvehâne
  3. Mumhâneler
  4. Hariç Sabunhâneler
  5. Tarîk
  6. Bahirden ilave olunacak mahal: Arzan: 25, Tûlen 240
  7. Arsa İbrahim Paşa Vakfı’ndan ve ebniyesi Rodosî Ahmed Ağa Vakfı’ndan olup senevî icâre-i müeccelesi 120 guruş.
  8. Sabunhâne aded 1
  9. İşbu sabunhâneden salhâneye varınca İbrahim Paşa evkafından olup mütevellisi müteveffâ İbrahim Beyzâde silâhşorân-ı hâssadan Ali Bey kullarıdır. İşbu beş aded sabunhânelerin cânib-i vakfa senevî icâre-i müecceleleri beher sene sekizer guruşdur.
  10. Tarîk-i ‘âm
  11. Sabunhâneler aded 9
  12. 12- İşbu sabunhâne İzmir’de Gedosîzâde evkafından olup senevî cânib-i vakfa icâre-i    müeccelesi 200 guruş.
  13. 13- Bozoklu Kara Mustafa Paşa evkafından senevî icâre-i müeccelesi 30 guruş.
  14. 14- Bu dahî kezâlik Kara Mustafa Paşa Vakfı’ndan senevî icâre-i müeccelesi 30 guruş.
  15. 15- Bu dahî kezâlik Kara Mustafa Paşa Vakfı’ndan senevî icâre-i müeccelesi 30 guruş.
  16. 16- İzmir’de İmamzâde evkafından olup öteden berü cânib-i vakfa verilegelen icâresi senevî 300 guruş.
  17. Tuzhâne
  18. Yalnız üç yüz guruşdur.
  19. Aynı
  20. Kahve
  21. Oda aded 4
  22. Yahud-hâne
  23. Kahve
  24. Kahve
  25. Tarîk-i Hâs
  26. Mukaddem gösterilen tâlimhâne mahali
  27. Yahud-hâne

EK 2: Sarıkışla’nın plan ve cephe çizimleri. Belge: Osmanlı Arşivleri, Fon: HAT, Kutu: 336, Gömlek: 19271. Belge tarihi 13.06.1242 (H) / 12.01.1827 (M).

Çeviri:

  1. Çamaşırhane
  2. Aralık             
  3. Hela
  4. Erler 50 Adet
  5. Yüzbaşı
  6. Aralık
  7. Hazine-i …
  8. … 24 adet
  9. Yüzbaşı odası
  10. “ 50 adet
  11. Erlerin koğuşu 50 adet
  12. Hela
  13. Mutfak
  14. 120 erin koğuşu
  15. Hela
  16. Erlerin Koğuşu 50 adet
  17. Okul kapısı
  18. Erlerin Koğuşu 50 adet
  19. Yüzbaşı
  20. İmam odası
  21. Cami
  22. Aralık
  23. Hela
  24. Erlerin koğuşu 50 adet
  25. Yüzbaşı
  26. Kapıcı … avlu
  27. Büyük kapı
  28. Katip …
  29. Yüzbaşı
  30. Erlerin koğuşu 50 adet
  31. Hela
  32. Aralık
  33. Camii
  34. İmam odası
  35. Yüzbaşı
  36. Dehliz
  37. Erlerin koğuşu 50 adet
  38. Okul kapısı
  39. Erlerin koğuşu 50 adet
  40. Hela
  41. Dehliz
  42. … erleri 60 kişi
  43. Kışlanın içini ve meydanı …
  44. Uzunluğu 240 m.
  45. Eni 110 m. … olunmuş 171 m. …
  46. Elli zira mimari oranındadır
  47. Dehliz
  48. Büyük kapı

EK 3: Sarıkışla’nın yıkımına ilişkin kanun. Resmi Gazete, Tarih: 9 Mart 1954, Sayı: 8653


[1] Osmanlı Arşivleri, Fon: HAT, Kutu: 336, Gömlek: 19271. Belge tarihi 15.05.1242 (H) / 15.12.1826 (M).

[2] Osmanlı Arşivleri, Fon: İ..MVL., Kutu: 108, Gömlek: 2448. Belge tarihi 25.11.1263 (H) / 04.11.1847 (M)

[3] Osmanlı Arşivleri, Fon: HAT, Kutu: 336, Gömlek: 19271. Belge tarihi 15.05.1242 (H) / 15.12.1826 (M) tarihli İzmir Muhafızı Kelami Hasan Paşa’nın şukkası. Aktaran, Ülker, 1986.

[4] Kışlanın arsasının oluşturulması sürecindeki maliyetler konusunda Ülker, 1986 kaynağına bakılabilir. Ayrıca kışlanın inşaatından önce alanın bir kısmının durumu için EK1’e bakınız.

[5] Osmanlı Arşivleri, Fon: HAT, Kutu: 599, Gömlek: 29338. Belge tarihi 27.02.1242 (H) / 30.09.1826 (M)

[6] Osmanlı Arşivleri, Fon: HAT, Kutu: 594, Gömlek: 29136. Belge tarihi 15.07.1247 (H)

[7] Osmanlı Arşivleri, Fon: DH MKT., Kutu: 2765, Gömlek: 43. Belge tarihi 20.02.1327 (H) 13.03.1909 (M).

[8] Osmanlı Arşivleri, Fon: DH MUİ., Kutu: 1, Gömlek: 82. Belge tarihi 04.10.1327 (H) 19.10.1909 (M).

Yayınlandığı Mecra: TÜBA-KED Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi, Sayı:19 Sayfa: 29-46

Yayınlanma Tarihi: Mart 2019

Özgün Bağlantı: https://dergipark.org.tr/tr/pub/tubaked/issue/57261/809940

H. İbrahim Alpaslan tarafından yayımlandı

Okumayı, yazmayı, yürümeyi, koşmayı seven bir insan.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s