 |
Judith ve Holofernes’in Başı,
Gustav Klimt, 1901 |
Evet, kafa kesmek ya da kesilmiş bir kafa hiç hoş bir şey değil. Hele ki son dönemde IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin insanlık dışı eylemleri akla gelince bu konu hakkında konuşmak, estetikle yan yana getirmek bile oldukça nahoş bir iş.
Tam da bu yüzden, sanat tarihinde beni en çok etkileyen resimlerden biri olan Gustav Klimt’in “Judith ve Holofernes’in Kafası” tablosunun hikayesini peşine düşünce sanatın hoş olmayanla ilişkisi üzerine söyleyecek çok şey olabileceğini düşündüm ve söyleyeyim dedim.
Önce biraz konudan, resimden ve farklı varyasyonlarından bahsedelim.
Mesel kutsal kitaplarda değil, bunlara ek olarak yazılmış, “apokrif” olarak tabir edilen metinlerden birinde anlatılır. Judith’in tüm hikayesi “Judith Kitabı” isimli bir derlemede toplanmıştır. Kitabın 10 ve 14. bölümleri arasını olduğu gibi yazının sonuna ekledim, isteyen oradan okuyabilir ama sıkılganlar için hikayenin özeti şu:
Asur İmparatoru Nabucadnezzar İsrail halkının üstüne Holofernes isimli bir komutanının yönetiminde güçlü bir orduyu gönderiyor. Holofernes’in ordusu Betulia kentinin önüne kamp kuruyor ve kenti teslim olmaya zorluyor. Çok güçlü olan ordunun karşısında kentin umudu günden güne azalıyor.
Betulia kentindeki güzel bir kadın olan Judith giyinip süslenip, hizmetçisini de alarak kentten çıkıp Holofernes’in kampına gidiyor. Holofernes’e kenti kolaylıkla alması için bilgi vereceğini söyleyerek huzuruna çıkıyor ve güvenini kazanıyor.
Birkaç gün sonra Holofernes ve kurmaylarının yanına, bir şölene davet ediliyor ve şölen biterken kurmayların ayrılmasının ardından içkini etkisiyle sızan Holofernes’in kafasını keserek hizmetçisi ile birlikte yanlarında getirdikleri yiyecek çantasına koyuyor. Geceleğin kamptan ayrılan Judith Betulia’ya dönerek halkı topluyor ve Holofernes’in kesik kafasını onlara gösteriyor.
“Başsız” kalan ordu kısa sürede demoralize olarak dağılıyor ve Betulia kurtuluyor.
Evet, özetle “sözde hainin ihaneti” ya da ihanetception denebilecek bir olay. Aslında çok da aman aman bir mesel değil. Ama nedense sanat tarihinde sıkça yer bulan bir temaya dönüşmüş durumda. Ortaçağlardan Rönesansa, Barok döneme hatta nadir de olsa Modern döneme kadar sanatçılara ilham vermiş bu mesel. Bunu iki şeye bağlıyorum ben.
Birincisi sanırım, başın kesilmesi anının barındırdığı extremum durumların ifadesinin etkileyiciliği çekici geliyor sanatçılara. Başı kesilen kişinin yüz ifadesi, mimikleri, aynı şekilde başı kesen kişinin yüz ifadesi ve hareketleri bu anın resimde veya heykelde temsilini çekici kılıyor olmalı. Bu versiyonlarda pek fazla boğuşmaya, zorlanmaya rastlanmaz. Kimi zaman sadece Judith, bazen de Judith ve hizmetçisi güzel güzel, soğan başı keser gibi keserler Holofernes’in başını. Herhalde Holofernes’in karşı koyamayacak kadar sarhoş olması bunun nedeni. Örnek:
 |
Judith Holofarnes’in Kafasını Keserken, Caravaggio, 1598-99 ve Artemisia Gentileschi, 1614-20
|
İkincisi ise, sanatçıların hep aradığı, tuvale aktarmayı çok sevdikleri kontrastı güçlü biçimde barındırması, çok güzel bir kadın olarak tarif edilen Judith ile kesik bir başın aynı kadrajda müthiş bir kontrastla yanyana getirilmesi. Bu durum yaşayan/ölü, güzel/çirkin, zarif/iğrenç, kadın/erkek, galip/mağlup… gibi bir sürü karşıtlığı yanyana getirme fırsatı sunarak her birinin etkisini katlıyor. Herhalde bu da oldukça çekici bir sanatçı için. Örnek:
 |
Judith ve Holofernes’in Başı, Yaşlı Lucas Cranach, 1530 ve Tizian 1570 |
Yukarıya sadece dört örneği taşıdım ama bu konuda sayısız resim ve hatta bir kaç heykel de var. Sanatçılar genelde 1-Kafa kesilirken, 2-Kafayla poz verirken, 3-Kafa halka gösterilirkenki anları resmetmişler. Kendi arasında da çeşitleniyor bu seçenekler. Kimisinde hizmetçi yer alırken kimisinde Judith tek başına görünüyor. Bazen kesik baş bir kumaşa sarılırken bazen yiyecek çantasına konuluyor. Tüm bu objelerin seçimi tesadüf değil tabi, aşağıda aktardığım meselin tamamında bunlara dair göndermeler var.
Meselin temsil edildiği sayısız resim içerisinde beni en çok etkileyen Gustav Klimt’in yorumuna gelecek olursak… Önce bi tekrar bakalım şu resme:
 |
Judith ve Holofernes’in Başı, Gustav Klimt, 1901
|
Klimt, sanat tarihinin en önemli sanatçılarından biri. Tanıtması ya da özetlemesi bile çok zor. Ama çok çok özetle, 19. yy sonu, 20. yy başında Art Nouveau sanat akımının kalbinin attığı Viyana’da yaşamış, en önemli eserlerinden biri olan Öpücük ile özdeşleşmiş ama onun kadar etkileyici daha bir çok eseri olan bir ressam kendisi. Altın yaldızları, canlı renkleri, patchwork benzeri bezemeyi ama özellikle kadınları çok seviyor. Bunun için resimlerine modellik eden her kadınla adı çıkıyor abinin…
 |
Adele Bloch Bauer |
Bu resminde de Judith için Adele Bloch Bauer’i model olarak kullanıyor. Viyana’nın önemli sanayicilerinden biri ile evli olan ve dolayısıyla hali vakti yerinde olup sanat hamiliği ile günlerini geçirmekte olan Adele ablamızın fotoğrafı yanda…
Resimlerinde fotoğraflarından daha güzel çıkıyor galiba… Gelenek bozulmuyor, Klimt’in bu ablayla da işi pişirdiğine dair dedikodular dolaşıyor Viyana sosyetesinde…
Neyse, magazin forever’ı bırakıp resme dönelim… Resimde Judith’in gözleri yarı kapalı bir biçimde seyirciye yukarıdan bakmaktadır. Biraz meydan okuma, biraz da galibiyet gururu okunuyor sanki gözlerinden. Ağzı ise -bazı yorumcuların tabiriyle- şehvetli bir biçimde aralık. Judith’in yüz ifadesi gerçekten de yoğun bir biçimde cinsel bir çekimin, hazzın ifadesini barındırıyor. Klimt’in Judith’i vücudunun üst kısmı çıplak olarak resmetmesi yüzdeki şehveti tüm resme yayıyor. Ama bence aslolan yüzdeki ifade. Çünkü burada Klimt yine bir kontrast kurma peşinde. Holofernes’in ölü başının donukluğu, soğukluğunun karşısında Judith’in şehveti aslında yaşamı simgeliyor. Bu anlamda önemli olan vücut değil yüzün ifadesindeki yaşayan, yaşamı en açık biçimde ortaya koyan şehvet. Zira kişi ölünce vücudu yüzünden sonra değişir. Yaşam, vücuttan önce yüzdedir.
Tablodaki ilginç bir detay da Holofernes’in kafasının tam yarısının resmin sağ alt köşesinde sanki tesadüfen ya da önemsenmeden koyulmuş gibi duruşu. Bunun nedenine dair güçlü bir yoruma rastlamadım. İddialı bir yorum olsa da biçimsel bir tercih olabilir gibi geliyor bana. Tablonun genelinde düşey hatlar hakim. Çerçeve dikdörtgen (Bu arada çerçeveyi ressamın abisi Ernst yapmış), giysinin hatları, Judith’in vücudu, hatta yüzü genel olarak düşey hatları vurguluyor. Bu kompozisyonun altına Holofernes’in kafasını top gibi koysa muhtemelen kompozisyondaki yukarıdan aşağıya doğru akış bozulacaktı. Yani belki de düşey kompozisyona uydurmak için komutanın kafasının yarısını aldı…
 |
Kafanın yarısı değil de tamamı resimde olsaydı kompozisyonu bozar mıydı? Bence bozardı. Ne düşeyliğin verdiği etkileyicilik kaldı, ne bi’ şey…
Bu arada Holofernes de Fırat Tanış’a nasıl benziyormuş yaa… Kafayı tamamlayınca çıktı bak. Filmi yapılırsa Fırat Tanış oynasın Holofernes’i. |
İlgimi çeken bir nokta daha arka fondaki altın yaldızla yapılmış figürlerin pirimitifliği. Ağaçlar, topoğrafyayı belli eden motifler filan baya çocuk işi olmuş. Altın yaldız Klimt’in en sevdiği malzemelerden biri. Hatta bu nedenle resimlerini Bizans mozaiklerine benzeten yorumcular bile var (Kaynak: bi’ yerde okumuştum, hatırlamıyorum). Burada da Judith’in yüzünü, özellikle saçlarını müthiş bir şekilde vurguluyor yaldız. Bunun yanısıra şeffaf giyisinin üzerinde ve kolyede de kullanılmış ama arka fondaki kullanım, göze batacak kadar primitif. Neden, bilmiyorum. Çok çok zorlama bir yorumla oradaki pirimitifliğin de resmin genelindeki sofistike tavırla kontrast yaratmak üzere kurgulandığı iddia edilebilir ama inanan çıkar mı bilmem.
Neyse… Yüzlerce sınav sorusu okuyup, değerlendirmem gereken makaleler varken, toplantı silsileleri peşimden koşarken durup bir tabloya uzun uzun bakmanın keyfini yaşadım bir kaç saat.
Güzel oldu…
Edit: Geçenlerde Milan’da gezerken bir kaç kilisede ve müzede Judith ve Holofernes ile ilgili tasvire rastladım. Tabi oldukça popüler bir konu olduğu için pek süpriz değil bu ama yine de onları da buraya ekleyeyim…
 |
S. Maria Delle Grazie Kilisesi’nden bir vitray. Judith ablamız Holofernes’i kesmiş kafasını kente götürüyor.
Sanatçısını bilmediğim bu vitray çok eski gibi durmuyor. 20. yüzyıla ait herhalde… |
 |
Milano Katedrali Duomo’nun müzesinden bir tasvir.
Sızan Holofernes’in kafası gövdesinden ayrılıyor. Kadınların göğüslerinin açık olması herhalde Holofernes’i sızacak kadar sarhoş etmek için yapılan rollere bir gönderme…
Sanatçı: Giovan Battista Crespi, 1628-1629. |
 |
Yine müzeden pişmiş toprak bir tasvir. Yukarıdaki ile aynı an tasvir edilmiş.
Bu sefer Judith’in vücudunun üst kısmı çıplakken hizmetçinin giysisi daha oturaklı.
Sanatçı: Gaspare Vismara, 1639 |
DİPNOTLAR:
1- Meselin tamamı kutsal metinlerde şöyle: (Tam metin için kaynak : https://kutsal-kitap.net/bible/tr/index.php?id=1284&mc=3&sc=1274 )
——————————————————————————————————
Yudit Holofernes’in Ordugahına Gidiyor
10 Yudit İsrail’in Tanrısı’na böyle dua etti.
2Duasını bitirince ayağa kalktı, hizmetçisini çağırdı. Şabat günlerinde* ve yortularda kullandığı odalara indi.
3Orada giydiği çulu ve üzerindeki dul kadın giysisini çıkarttı. Baştan aşağı yıkandı, pahalı kokular sürdü, saçlarını tarayıp başına sarığa benzer bir başlık sardı ve kocası Manaşşe sağken, sevinçli günlerinde giydiği elbiseyi üstüne geçirip süslendi.
4Ayağına sandaletlerini geçirdi, kolyelerini, bileziklerini, yüzüklerini, küpelerini ve bütün mücevherlerini taktı. Onu görecek her erkeğin gözünü kamaştıracak kadar güzelleşti.
5Ondan sonra hizmetçisine bir şarap tulumuyla bir zeytinyağı kabı verdi. Bir çantaya da arpadan yapılmış halka biçiminde çörekler, kuru yemiş, saf somundan yapılmış pastalar doldurdu, sonra da bu yiyecekleri sarıp hizmetçisine verdi.
6Ardından dışarı çıkıp Betulya Kenti’nin kapısına doğru ilerlediler. Orada da, kentin ileri gelenlerinden Kabris, Karmis ve Uzziya ile buluştular.
7Bambaşka yüzüyle ve değişik giysileriyle Yudit’i gördükleri zaman, güzelliğine hayran kaldılar. Ona şöyle dediler:
8“İsrailoğulları’nın ünü için, Yeruşalim’in ününe ün katmak için Atalarımızın Tanrısı seni korusun, Amaçlarını gerçekleştirsin!”
9Yudit Tanrı’ya dua edip şöyle dedi: “Kentin kapısını benim için açtırın ki, dışarı çıkayım ve bütün istediklerinizi gerçekleştireyim.” Söylediğini yaptılar ve genç erkeklere ona kapıyı açmasını bildirdiler.
10Bunun üzerine Yudit hizmetçisiyle birlikte dışarı çıktı. Kentin erkekleri gözleriyle dağdan aşağıya inip vadiden geçerken gözden yitinceye kadar onu izlediler.
11Kadınlar vadide ilerlerken Asurlular onları gördü.
12Yudit’i yakalayıp ona sorular yönelttiler: “Sen kimden yanasın? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” Yudit şu yanıtı verdi: “Ben İsraillilerdenim ve onlardan kaçıyorum; çünkü yakında onlara saldıracaksınız.
13Ordunuzun generali Holofernes’i görmek istiyorum, ona inanılır bilgi vereceğim. Bir tek insanın yaşamını sona erdirmeden dağlık bölgeleri ele geçirmesi için hangi yolu izlemesi gerektiğini ona göstereceğim.”
14Erkekler Yudit’in söylediklerini dinlerken bu güzel kadına şaşkınlıkla bakıyorlardı.
15Ona şöyle dediler: “Efendimizi kendi isteğinle gelip görmekle hayatını kurtarıyorsun. Onun çadırına gidersen daha iyi olur. Adamlarımız seni oraya götürsün.
16Efendimizin karşısındayken kaygı duyma. Bize söylediklerini yinelersen sana iyi davranacaktır.”
17Sonra yüz asker Yudit’le hizmetçisini Holofernes’in çadırına götürdü.
18Yudit’in gelişi çadırlarda duyulmuştu ve ordugâhta bir heyecan göze çarpıyordu. Yudit Holofernes’in çadırının önünde beklerken, etrafını kalabalık sardı.
19Güzelliği herkesi etkiledi ve dolayısıyla İsrailliler de onları etkiledi. Şöyle dediler: “Böyle kadınları elinde bulunduran bir ulusu kim değersiz sayabilir? Tüm erkekleri öldürelim, çünkü tek bir erkek kurtulursa, dünyayı parmağında oynatır!”
20Bundan sonra Holofernes’in gözcüsüyle emir subayları dışarıya çıktılar ve Yudit’i çadıra götürdüler.
21Holofernes yatağında dinleniyordu. Başının üstünde mor renkte, altınla işlenmiş, zümrütlerle ve değerli taşlarla bezenmiş bir gölgelik vardı.
22Yudit’in geldiği kendisine bildirilince Holofernes çadırın açık olan bölümüne geldi. Adamları gümüş meşalelerle yolunu aydınlatıyordu.
23Yudit’in yüz güzelliği karşısında generalle emir subayı şaşırdı. Yudit yere kapandı ve Holofernes’e büyük saygı gösterdi, ama hizmetçiler onu ayağa kaldırdılar.
Yudit ‘le Holofernes’in İlk Karşılaşması
11 Holofernes ona, “Ey kadın, yürekliliğini yitirme, kaygılanma” dedi, “Dünyanın kralı Nebukadnessar’ın işini yapan kimseye kötülük etmedim.
2Şimdi bile, dağda yaşayan ulusun beni aşağılamasaydı, ona karşı mızrağıma sarılmazdım. Suç onlardadır, bende değil.
3Söyle bana, neden onlardan kaçıp bize geldin? Ne olursa olsun, bu senin kurtuluşun… Yürekli ol! Bu gece ve daha birçok geceler yaşayacaksın.
4Kimse sana kötülük etmeyecek. Hayır, efendim Kral Nebukadnessar’ın işini görenlere nasıl davranılıyorsa, sana da öyle davranılacak.”
5Yudit şöyle dedi: “Kulunuzu dinlemenizi ve söylediklerime taraftar olmanızı dilerim. İzin verin de hizmetçiniz katınızda konuşsun. Bu gece efendimin katında herhangi bir yalan söylemeyeceğim.
6Hizmetçinizin önerisini dinlerseniz Tanrı işlerinizde sizi başarıya ulaştıracaktır; efendim her girişiminde başarılı olacaktır.
7Dünyanın kralı Nebukadnessar’ın ömrü uzun olsun! Herkese doğru yolu göstermeniz için sizi o gönderdi, gücü sürekli olsun! Çünkü sizin çabanızla, salt insanlar değil, ama yabanıl hayvanlar da onun için çalışıyor. Sığırlar ve havada uçan kuşlar, Nebukadnessar’a ve tüm ailesine yararlı olmak için yaşıyor.
8Herkesin yapamadığı şeyleri kendine özgü yöntemlerle yapan usunuz ve yaratıcı gücünüz konusunda çok şey duyduk. Dünyada herkes biliyor ki, imparatorlukta yetenekte, denemede ve savaş bilgisinde en üstün sizsiniz.
9Kurulunuza söylev veren Akyor’un söylediklerini de biliyoruz. Betulya’nın erkekleri Akyor’un canını bağışladı, o da size söylediklerini bize bildirdi.
10Efendimiz, Akyor’un söylediklerini yabana atmayın. Söylediklerini unutmayın, çünkü doğrudur. Ulusunuz, Tanrı’nın buyruklarına aykırı düşen davranışlarda bulunuyorsa, olumsuz uygulamalarla karşılaşacak, kılıcın etkisini duyacaktır.
11“Bu ortamda, efendim onlardan herhangi bir bozgun veya engel beklemesin, çünkü onlar ölmek üzereler. Günah işledikleri için Tanrı’nın öfkesini kışkırtıyorlar.
12Yiyecekleri kalmamış ve susuzlar. Sığırlarını kullanarak ve Tanrı’nın yasalarla yasakladığı şeyleri yiyerek sorunu çözümlemek istiyorlar.
13Mısır’dan, şaraptan ve zeytinyağından elde edilen ilk üründen yararlanmayı uygun gördüler. Oysa bunlar kutsaldır ve Yeruşalim’de, Tanrı’nın katında iş gören kâhinlere ayrılmıştır. Yasa gereği halk bu ürüne hiç bir zaman el süremez.
14Ayrıca Yeruşalim’e ulaklar gönderdiler.Yeruşalim halkının tutumu özdeştir ve Önderler Kurulu’ndan bu konuda izin istediler.
15Bu işin sonucu şudur: İstedikleri izni alıp öyle davrandıkları gün sizin elinize düşecek, yok olacaklardır.
16Ben, hizmetçiniz, bunları öğrenince onlardan kaçtım. Tanrı işbirliği yapmamız için beni size gönderdi ve yaptıklarımıza dünya şaşacak.
17Hizmetçiniz dindar bir kadındır. Gökteki Tanrı’ya gece gündüz saygı gösterir. Onun için, efendim, sizinle kalmayı öneriyorum. Ben, hizmetçiniz, her gece vadiye gidip Tanrı’ya yakaracağım, günah işledikleri zaman bana bildirmesini isteyeceğim.
18“O zaman durumu size bildireceğim ve tüm ordunuzla ilerlerseniz, hiçbiri size karşı koyamaz.
19Siz Yahudiye’yi baştanbaşa kat ederken ta Yeruşalim’e varıncaya dek kılavuzunuz olacağım. Yeruşalim’de, kentin ortasında sizi tahta çıkartacağım. Ardından koyun sürüsü gibi onları yönetirsiniz ve hiçbir köpek size havlamaya cesaret edemez. Durumu önceden biliyorum. Bu ortamda her şey bana bildirildi ve durumu açıklamak için size gönderildim.”
20Yudit’in sözleri Holofernes’i ve emir subaylarını sevindirdi. Onun usu karşısında duygulandılar ve şöyle bağırdılar:
21“Tüm dünyada onun ölçüsünde güzel ve akılcı bir kadın bulunamaz.”
22Holofernes şöyle dedi: “Tanrı ulusundan önce seni göndermekle iyi etti. Güç bizimdir ve efendimi aşağılayanlar yok olacaklardır.
23Sana gelince, çekici olduğun ölçüde güzel konuşuyorsun. Eğer sözünü tutarsan, senin Tanrın benim Tanrım, Kral Nebukadnessar’ın sarayı senin evin olacaktır. Tüm dünyada ünlü olacaksın.”
12 Sözlerini bitirdikten sonra Holofernes Yudit’i gümüş tabaklarla kaplı yemek sofrasına götürdü. Kendi yemeğinden ve şarabından ona sundu.
2Ama Yudit ona, “Ben bunları yemesem daha iyi olur” dedi, “Çünkü bir suç işleyebilirim. Birlikte getirdiğim yiyecekler bana yeter.”
3Holofernes, “Yiyeceklerin biterse, aynı şeyleri nasıl bulabiliriz?”diye sordu, “Burada soyundan olan kimse yok.”
4Yudit şu yanıtı verdi: “Hiç kaygılanmayın efendim, hizmetçiniz bu yiyecekleri bitirmeden Tanrı beni tasarıları için kullanmış olacaktır.”
5Sonra Holofernes’in yardımcıları Yudit’i bir çadıra götürdüler. Gece yarısına dek orada uyudu. Sabah nöbetinden biraz önce kalktı.
6Holofernes’e isteğini bildirmişti: “Lütfen, efendimin buyruğu ile hizmetçinize dışarı çıkıp dua etmesi için izin verilsin.”
7Holofernes’in buyruğuyla nöbetçiler Yudit’i engellemediler. Ordugâhta üç gün kalan Yudit her gece Betulya Vadisi’ne indi ve kazık dikilen pınar başında yıkandı.
8Yeniden geldiğinde, ulusunun çocuklarına yardımcı olmak amacıyla tasarladıklarında ona yol göstermesi için İsrail’in Tanrısı’na yakardı.
9Ardından temiz, pak geri dönüp çadırına gitti, akşamüzeri ona yemeği verildi.
Yudit Holofernes’in Şöleninde
10Dördüncü gün Holofernes bir şölen verdi. Yalnız kurmay subaylarını çağırdı. Öteki subaylar çağrılı değildi.
11Holofernes, özel işlerine bakan harem ağası Bagoas’a şöyle dedi: “Hizmet ettiğin İbrani kadına git de, bizimle birlikte yiyip içmesi için onu kandırmaya bak.
12Böyle bir kadını daha iyi tanımadan bırakırsak, yakışık almaz. Onu baştan çıkartmazsak, herkes bizimle eğlenir!”
13Bagoas Holofernes’ten ayrılıp Yudit’e gitti. “Bu genç ve güzel kadın alçakgönüllü davranıp efendime gelir mi?” diye sordu, “Onun karşısında onur konuğu olacak, sevinç veren şarabı bizimle içecek ve bugün kendisine Nebukadnessar’ın sarayındaki Asurlu nedimeler gibi davranılacak.”
14Yudit, “Ben kim oluyorum da efendime karşı koyayım?” dedi, “Onun her isteğini yerine getirmekte hiçbir zaman duraksamam ve ölünceye dek böyle davranmak bana kıvanç verecektir.”
15Bunun üzerine Yudit kalkıp giyindi ve süslendi. Onun önünde yürüyen hizmetçisi elindeki koyun postunu Holofernes’in karşısına yere serdi. Bagoas bu koyun postunu her gün yemek yerken kullanması için Yudit’e vermişti.
16Yudit içeri girip yerine oturdu. Onu görünce Holofernes’in yüreği tutuştu, büyülendi, ruhunda büyük bir coşma belirdi. Yudit’le birleşmek tutkusu tüm benliğini sardı. Doğrusunu isterseniz, onu ilk gördüğü günden beri, Yudit’i baştan çıkarmak için uygun bir durum gözetiyordu.
17Holofernes şöyle dedi: “İç, iç! Bizimle birlikte sevin!”
18Yudit, “Efendim, bunu yapmakla kıvanç duyuyorum” dedi, “Çünkü doğduğum günden beri yaşamımın bugünkü denli değerli olduğunu hiç sezmemiştim.”
19Hizmetçisinin hazırladığı yemekleri alan Yudit Holofernes’in karşısında yiyip içti.
20Holofernes Yudit’i o denli sevdi ki, yaşamında ilk kez şarap içerken ölçüyü kaçırdı.
13 Geç oldu ve Holofernes’in kurmay subayları çıkıp gittiler. Bagoas o zamana değin efendisinin yanında olan konukları dışarıya çıkarttı ve çadırı dışarıdan kapattı. İçkili bir durumda herkes yatmaya gitti.
2Yudit çadırda içtiği şarapla kendinden geçip yatağına uzanan Holofernes’le yalnız kaldı.
3Yudit hizmetçisine yatak odasının dışında kalmasını ve her sabah yaptığı gibi onu beklemesini söyledi. Yudit dua edeceğini herkese söylemişti ve Bagoas’a bundan söz etmişti.
4Artık herkes Holofernes’i yalnız bırakmıştı. Yatak odasında önemli veya önemsiz hiç kimse kalmamıştı. Yatağın yanında Yudit kendi kendine şöyle mırıldandı:
“Tanrım, tüm güç sendedir, Bileğimin girişimi başarılı olsun, Yeruşalim’in ününe ün katsın.
5Mirasını kurtarmak için Tasarılarımda bana yardımcı ol ki, Düşmanın ordusunu yeneyim.”
6Holofernes’in başına yaklaşan Yudit onun palasını aldı.
7Yatağa daha da yaklaştı, Holofernes’i saçlarından yakaladı ve şöyle dedi: “İsrail’in Tanrısı, bugün bana güç ver!”
8Tüm gücüyle iki defa ensesine vurdu ve başını kesti.
9Sonra Holofernes’in vücudunu yere yuvarladı ve gölgeliği karyola direklerinden aşağı yırttı. Dışarıya çıkıp Holofernes’in başını hizmetçisine verdi.
10O da verilen nesneyi yemek çantasına koydu. Her ikisi ordugâhtan birlikte ayrıldılar. Dua etmeye gittikleri zaman hep öyle yaparlardı. Ordugâhtan uzaklaştılar, vadinin kenarından geçip gittiler. Betulya’ya giden bayırı çıktılar ve kentin kapısına doğru ilerlediler.
Yudit Holofernes’in Başını Betulya’ya Getiriyor
11Yudit kapıdaki nöbetçilere uzaktan bağırdı: “Kapıyı açın! Açın! Çünkü Tanrımız hâlâ bizimledir ve bugün yaptığı gibi İsrail’deki gücünü ve düşmanlarımıza karşı kudretini gösteriyor!”
12Halk Yudit’in sesini duyunca kentin kapısında toplandı ve kentin ileri gelenlerini çağırdı.
13Herkes, yani ileri gelenlerle bütün halk koşarak geldi. Çünkü Yudit beklenmiyordu. Kapıyı ardına kadar açıp kadınlara hoş geldiniz dediler. Aydınlık olması için ateş yaktılar ve kadınların çevresini sardılar.
14O zaman Yudit sesini yükseltip şöyle dedi: “Tanrı’ya övgüler olsun! O’na övgüler olsun! Tanrı’ya övgüler olsun! O İsrail ulusundan sevecenliğini esirgemedi. Bu gece benim elimle düşmanlarımızı yendi!”
15Yudit çantadan Holofernes’in başını çıkartarak herkese gösterdi: “Bu gördüğünüz Asur ordusunun başkomutanı Holofernes’in başıdır. Bu da Holofernes’in altında sarhoş yattığı gölgeliktir! Tanrı bir kadının elini bu işe alet ederek onu yok etti!
16İlerlediğim yolda beni koruyan Tanrı’ya şükürler olsun! Yüzüm onu baştan çıkarttı ve bu da onun sonu oldu. Benimle beni utandıracak veya rezil edecek herhangi bir günah işlemedi.”
17Halk çok duygulandı ve diz çöküp Tanrı’ya övgüler sundu. Hep bir ağızdan şöyle bağırdılar: “Tanrımız, bugün ulusunun düşmanlarını yendiğin için sana şükrederiz!”
180 zaman Uzziya Yudit’e şöyle dedi:
“Kızım, yüce Tanrı seni Dünyadaki tüm kadınlardan daha fazla kutsasın! Gökleri ve yeryüzünü yaratan Tanrı’ya şükrederiz. O sana kılavuz oldu, Sen de düşmanımızın önderinin başını kestin.
19Senin güvencini insanlar Hiçbir zaman unutmayacak, Ama onlara daima Tanrı’nın gücünü anımsatacak.
20Tanrı seni hep ünlü ve onurlu yaşatsın, kutsasın, Çünkü ulusumuz çaresizken, Sen kendi yaşamını düşünmedin, Tanrımızın katında kaygılanmadan ilerleyerek Yok olmamızı önledin.”
Halk bu sözlere, “Amin! Amin!” diyerek yanıt verdi.
Yahudiler Asurlular’ın Ordugâhına Saldırıyor
14 Yudit onlara şöyle dedi: “Beni dinleyin, kardeşlerim. Holofernes’in başını alın ve onu kale burcundaki mazgallı siperlere asın.
2Sabahleyin güneş doğunca her erkek silahına sarılsın ve sağlam olan her erkek kenti terk etsin. Asurlular’ın ileri karakoluna karşı, vadiden aşağıya ilerleyecekmiş gibi yapın, bu güçlerin başına bir de önder atayın. Ancak böyle davranmamalısınız.
3Asurlular, donatımlarını toplayıp ordugâhlarına gidecek ve komutanlarını uyandıracak. Komutanlar ise Holofernes’in çadırına koşacak, ama onu bulamayacak. O zaman ürküntüye kapılacaklar ve siz ilerlerken kaçacaklar.
4Sizin ve İsrail sınırları içinde yaşayanların yapacağı şey, onları kovalamaktan ve geri çekilenleri öldürmekten ibarettir.
5Ancak bütün bunları yapmadan, Amonlu Akyor’u buraya getirin. İsrail ulusunu o denli değersiz bulan Holofernes’i görsün ve kesik başını tanısın. Holofernes bize Akyor’u, ölmesi kaçınılmaz bir insan gibi göndermişti.”
6Akyor’u Uzziya’nın evinden alıp oraya getirdiler. Akyor oraya gelip birinin elinde Holofernes’in kesik başını görünce baygınlık geçirip yüzüstü yere düştü.
7Onu ayağa kaldırdılar. Akyor Yudit’in ayaklarına kapandı ve şöyle bağırdı:
“Yahuda’nın tüm çadırlarında yaşayanlar Ve tüm uluslar seni kutsasın! Adını duyunca, İnsanlar ürküntü duyacak. Bu son günlerde yaptıklarını ayrıntılarıyla anlat.”
8Yudit Betulya’dan ayrı kaldığı günlerde yaptıklarının hepsini çevresinde oturan kişilere tek tek anlattı.
9Sözlerini bitirince, orada bulunanlar kıvanç duyup alkış tuttu ve sesler kente yansıdı.
10Akyor, İsraillilerin Tanrısı’nın yaptığı olağanüstü işleri görünce O’na içtenlikle inandı ve sünnet olmayı yeğ tutarak sonsuza dek İsrail ulusuna katıldı.
11Güneş doğmadan Holofernes’in kesik başını kale duvarına astılar. Tüm erkekler silaha sarıldı. Ufak topluluklar oluşturarak dağın yokuşlarında ilerlediler.
12Bunu gören Asurlular durumu önderlerine bildirdiler. Onlar da generallerle, binlerce kişiye komuta eden yüzbaşılarla ve subaylarla görüştüler.
13Hemen Holofernes’in çadırına gittiler. Holofernes’in işlerini görmeye yetkili Bagoas’a şöyle dediler: “Efendini uyandır, bu aşağılık yaratıklar bize saldırmak saygısızlığında bulundular. Hepsini yok edeceğiz!”
14Bagoas içeri girdi. Holofernes’in Yudit’le uyuduğunu sanarak, çadırı ikiye bölen perdenin önünde el çırptı.
15 Ses çıkmayınca Bagoas perdeyi açıp yatak odasına girdi. Holofernes’in yerde yatan başsız cesediyle karşılaştı.
16Bagoas büyük bir çığlık attı, ağladı, hıçkırdı, yüksek sesle haykırdı ve giysilerini parçaladı.
17Sonra Yudit’in kalmış olduğu çadıra gitti. Onu bulamadı. Bunun üzerine Bagoas komutanlara doğru koşarak şöyle bağırdı:
18“Bu aşağılık yaratıklar bizi aldattı! Bir İbrani kadın Nebukadnessar’ın ailesine utanç getirdi. Holofernes’in ölüsü başı kesilmiş bir halde yerde yatıyor!”
19Asur ordusunun önderleri bu sözleri duyunca ürküntü ile günlük asker ceketlerini parçaladılar. Öfkeli bağırmalarıyla haykırışları bütün ordugâhta yankılandı.
15 O zamana değin çadırlarında bulunan askerlere bu olay bildirilince, ürküntü duyup karamsarlığa kapıldılar.
2O denli ürküp kaygılandılar ki, gerçek bir bozguna uğradılar. İki kişi bir arada kalamıyordu. Vadide veya dağlarda buldukları yollardan kaçmaya başladılar.
3Betulya’nın çevresinde, dağlarda geceleyen askerler de kaçıyordu. O zaman tüm İsrail savaşçıları onlara saldırdı.
4Uzziya Betomastaym’e, Bebai’ye, Koba’ya, Kola’ya ve İsrail’in tüm dağlık bölgelerine ulaklar gönderdi. Durumu açıkladı ve düşmana saldırıp onu yok etmelerini buyurdu.
5İsrailliler durumu öğrenince, hep birden düşmana saldırdılar ve Koba’ya değin onları öldürdüler. Düşman ordugâhında olup bitenleri öğrenince, Yeruşalim’in dağlık bölgelerindeki erkekler de onlarla birleşti. Sonra Gilat’ın ve Galile’nin erkekleri düşman ordusunun kanadına saldırdılar, düşman Şam’a, Şam’a ilişkin ülkeye varıncaya dek güçlü saldırılarını sürdürdüler.
6Betulya’da kalanlar ise Asur ordusunun ordugâhını yağma ettiler ve bundan büyük kazanç sağladılar.
7Düşmanı öldüren İsrailliler geri dönünce yağmaya katıldılar. Dağlık bölgelerde ve vadide bulunan köyler ve birkaç evden oluşan ufak köyler de düşmanın varlığından çıkar sağladılar, çünkü yağma edilecek çok şey vardı.
İsrail Tanrı’ya Şükrediyor
8Başkâhin Yoakim ve İsrail Önderler Kurulu, Tanrı’nın İsrail’e verdiği iyilikleri görmek ve Yudit’i kutlamak için Yeruşalim’den geldiler.
9Yudit’i evinde görmeye gittiler, hep birlikte kutsayıp ve şöyle dediler:
“Yeruşalim seninle ünlüdür! İsrail seninle kıvanç duyuyor! Soyumuz seninle onur duyuyor!
10Bileğinin gücüyle işlerin üstesinden geldin, İsrail tarafından övülmeye yaraşıksın ve Tanrı girişimlerini onayladı. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı seni kutsasın Geleceğin tüm günlerinde!” Herkes, “Âmin!” dedi.
11Halk düşman ordugâhını otuz gün süreyle yağma etti. Holofernes’in çadırını, gümüş sofra takımını, sedirlerini, içki kâselerini ve tüm eşyasını Yudit’e verdiler. Yudit kendisine verilen şeyleri katırına ve at arabalarına yükledi.
12İsrail’in tüm kadınları Yudit’i görmek için ivedi davrandı ve onun onuruna oynadı. Yudit, ona arkadaşlık eden kadınlara dallar dağıttı. Yudit ve arkadaşları zeytin çelengi taktılar.
13Sonra Yudit alayın başında yerini aldı ve oynayan kadınlarla birlikte ilerledi. İsrail’in tüm erkekleri, silahlı olarak, boyunlarında çelenklerle ve ezgiler okuyarak onları izliyordu.
14Yudit Tanrı’ya şükreden bir ezgi okudu ve çevresindeki tüm İsrail halkı yüksek sesle aynı ezgiye eşlik etti:
——————————————————————————————————